Güneş tam tepede. Sıcaklık 45 derece
civarında ve sadece üç dakika yürüyüş
bile insanı bezdirmeye yetiyor. işkence
gibi geçen üç koca dakikanın ardından
kendimi mağaranın içine zor atıyorum ve
suya sarılıyorum. Biraz kendime geldikten
sonra dışarıda güneşin altında çalışan
kazı ekibini görüyorum ve işte o an bu
antik kent için neden böyle büyük bir
fedakarlıkta bulunulduğunu anlıyorum.
Adıyaman şehir merkezine çok yakın
-hatta Pirin minibüslerinin son durağının
hemen arkasında olan- Perre Antik
Kenti’ne ait nekrapol (mezarlık) kazı
alanıyla işte böyle tanıştım. Halk arasında
“Pirin Mağaraları olarak da bilinen oda
mezarlarının birinde o üç dakikalık
işkencenin izlerini silerken kazıda
görevli iki arkeologdan biri olan
Hacı Mesut Tekin'le sohbete
başlıyoruz. Nemrut’tan açılmışken
konu, üzerinde durduğumuz antik
kentin sakinleri için Nemrut
Dağı’nın ne kadar önemli
olduğundan bahsetmeye başlıyor
Hacı Abi. Mağaradan Nemrut’un
görünmesi tesadüf değilmiş.
Nekrapol, Kommagene Krallığı için
büyük öneme sahip olan tapınaklarının ve
tanrılarının mekanı olan Nemrut Dağı’na
bakacak şekilde inşa edilmiş.
Nekrapol, kısa aralıklarla
uzanmış parçalardan oluşuyor ve her
parçaya “galeri” deniliyor. Başkentleri olan
Samsat’ın, Adıyaman’ın aynı adlı eski
ilçesi Samsat’la birlikte Atatürk Baraj
Gölü’nün altında yattığından, aynı acı
kaderi bu krallığın diğer bir büyük kenti
olan Zeugma’nın da
paylaştığından ve bunun da
kendisini ne kadar
üzdüğünden bahsediyor Hacı
Abi. Kazı
alanından antik kentin
üzerinde kurulmuş olan köye
giriyoruz. Köyün eski ismi
“Perre”den gelen Pirin. Daha
sonra Adıyaman’ ın köye
yaklaşmasıyla birlikte adı
Ören Mahallesi olmuş. Köyün
girişinde bizi karşılayan bahçe duvarına
dikkatimi çekiyor Hacı Abi. Duvarın
köşesinde, duvarın “sağlam” olması
düşüncesiyle alınmış. Köyün üzerinde
bulunduğu alanın altında büyük bir antik
kent varmış.
Köy evlerinin yapısında ve daha
başka “yaratıcı” şekillerde tarihi
eserlerden faydalanılmış. Kimileri
merdiven, kimileri bahçe duvarı,
kimileri ise ineklerin saman yemeleri
için kap olmuşlar. Girdiğimiz bir evin
alt katındaki karanlık ahırda
gördüğümüz tavandaki iki kemer ve
ortalarında bir sütun beni hayrete
düşürdü. Ahırın sahibi kemerleri ve
bunlara bağlı sütunu parça parça
getirip çimento ile birleştirmiş ve
“estetik” bir ahır elde etmiş.
Köy meydanına vardığımızda
köyün kadınlarının su
doldurdukları -aslında tarihi bir
hamamın girişi olan- Roma
Çeşmesi’yle karşılaşıyoruz.
Ancak Hacı Abi’ nin
bahsettiğine göre içeri girdikten
sonra suyun geldiği dar geçitten geçip
geniş odalarıyla hamam görülebilirmiş.
Meydandan aşağıya doğru indikçe
bahçeleri geçip tütün tarlalarına varıyoruz.
Bir tanesinin içlerine doğru ilerledikten
sonra karşımıza bir kalıntı çıkıyor. Hacı
Abi bunun yine bir hamam kalıntısı
olduğunu söylüyor. Boş tarlaların
sonrasında sit alanının hemen kenarından geçen Adıyaman–Malatya yoluna çıkıyoruz.
Hacı Abi,
Telekom’un yaptığı hat çekme çalışmasını
ve yol inşaatı sebebiyle yapılan tahribatı
göstererek yine bilinçsizlikten yakınıyor ve
köyün ilkokuluyla ilgili düşündüğü projeyi
anlatıyor. Artık yöre halkı için geç olduğunu
ama en azından çocuklara bir şans
yaratmak adına ilkokulda haftada bir saat
yörenin tarihinin anlatılması için yetkililerle
bağlantıya geçeceğini söylüyor. Bu sayede
yörenin çocuklarına tarih bilincini ve yörenin
tarihi değerlerine sahip çıkacak
sorumluluğu aşılamayı amaçlıyor.Ayrýca
belki de bunun yapılması halinde ileride
gelebilecek turistlere yapacakları
rehberlikten bir gelir kaynağı sağlamalarıyla
bölge halkında korumaya yönelik ayrı bir
istek olabileceğini tahmin ediyor.
Bütün bunların yanında valiliğin
ayırabildiği kisıtlı bütçe sebebiyle tam bir
bilimsel kazı da yapılamadığını anlatıyor.
Bölgenin hakkının verildiği bir kazı
yapılabilmesi için ise geniş bir bütçeyi
destekleyebilecek sponsorlara ve de büyük
bir akademik desteğe ihtiyaçları olduğunu
da ekliyor. UNESCO’ nun Nemrut Dağı’ nı koruma altına aldığını ve Perre
bölgesinin de UNESCO tarafından
desteklenmesi için çabalandığını
belirtiyor.
Söz sorunlardan açılmışken devam ediyor.
Perre antik kentinin Adýyaman'daki
yaşam damarlarından biri olan turizmden
yeteri kadar nasibini almadığından
bahsediyor.. Bunsun nedenleri olarak da
şimdiye kadar yerel ve ulusal medya
tarafından tanıtımının eksik yapıldığını
kent ile ilgili günümüze kadar bilimsel
araştırmanın yapılmadığını, ilde bulunan
turizm işletmeleri tarafından tur
güzergahına alınmadığını, çıkartılan
yayın organlarında kentin tanıtımının
yapılmadığını ilk aklına gelenler olarak
söylüyor. Ayrıca antik kentte su, asfalt,
turizm levhaları, kafe, tuvalet, otopark,
yürüme yolları ve aydınlatma sisteminin
olmamasının, bununla birlikte antik kent
içerisindeki elektrik trafosunun varlığının
kentin tanıtımını baltaladığını da ekliyor.
Gezimizi sit alanının içine inşa edilmiş
minibüslerin son durağında noktalıyoruz
PERRE ANTİK KENTİ
M.Ö.I. yüzyılda, şimdiki Adıyaman
İli sınırları içerisinde yer alan ve
başkenti, bugün Atatürk barajının
suyu altında kalan Samosato
(Samsat) olan KOMGENE
KRALLIĞI kurulmuştur. Bu Krallığı
kuran ise anne tarafı Makedonya
Kralı Büyük İskender’ e ve baba
tarafı Pers Kralı Darius'a akraba
olan Mihradetes Kallinikos'-
tur.Topraklarının bereketli olması
dilekleriyle ülkeye Bereket Tanrıçası
Kommagene’ nin ismi verilir.
Kommagene krallığının 5 büyük
kentinden biri olan PERRE antik kenti;
Güneydoðu Torosların eteğinde, Anadolu
ile Mezopotamya arasında bulunan
Adıyaman ili sınırları içerisinde ve
Adıyaman ilinin 3 km kuzeydoğusundadır.
Perre antik kenti teras yerleşimi olarak
kurulmuş olup doğu kesiminde bulunan
Palanlı Çayı’ na doğru yerleşim devam
etmiştir. Kentin batı kesiminde sur kalıntıları
mevcut olup büyük bir kısmı yıkılmış ve
dağıtılmıştır. Perre antik kentinin iç
kısımlarında kent kalıntılarına yoğun bir
şekilde rastlanılmaktadır. Tarihi kent
kalıntıları insan faktörü sonucu yeryüzüne
çıkartılmış ve antik kentin üzerinde bulunan
köy yerleşiminde sıkça kullanılmıştır. Köy
yerleşiminin güney-doğu yönünde antik
kentin sarnıç alanının
çevresinde yoğun bir şekilde
mozaik kalıntıları
bulunmaktadır; ancak
A d ı y a m a n - M a l a t y a
şehirlerarası yol güzergahı
kent kalıntılarının ve mozaik
alanın bulunduğu bölgeden
geçirilerek antik kentte büyük
bir tahribata yol açmıştır.
Antik kentin hamam
kalıntılarının büyük kısmı
tarihe yenik düşmüş olup
sadece su kanalının geçmiş
olduğu bir duvar kalıntısı
günümüze kadar gelebilmiştir
ve köy yerleşiminin doğu
tarafında bulunmaktadır.
Üzerinden geçen yüksek gerilim hattı
derhal kaldırılması gereken nekrapol alanı,
antik kentin güney kesiminde 6 km’ lik bir
alanı kapsamaktadır. Mezarlık alanındaki
ölü gömme şekilleri oda mezar ve lahit
mezar şeklindedir. Adıyaman müzesi adına
yaptırılan ve bizzat kazı başkan yardımcısı
ve arkeolog olarak üç sezon boyunca kazı
çalışmalarında bulunduğum nekrapol
alanında 25 oda mezar ve 300 lahit mezar
gün ışığına çıkartılmıştır. 8 Galerisi bulunan
kentin mezarlık alanının yapılan kazı
çalışmaları sonucunda mezarlık alanından
bir çok buluntu ve yazıt çıkartılmıştır. Diğer
oda mezarlarda ve lahit mezarlardaki
gömülerde ise 7 bronz, 3 cam bilezik, 30
sikke, 6 kandil, 4 küpe, 1 altın küpe , 2
kolye, birçok spatül vb. buluntular
çıkartılarak Adıyaman Müzesi’ne
sergilenmek üzere teslim edilmiştir.
*Hacı Mesut TEKiN
Arkeolog
Mart 2005